27 Ocak 2009 Salı

Coma.

sabah 8.30daki dersime geç kalıyorum.seni düşünmek vaktimin çoğunu götürüyor.bir kez daha anlıyorum..
13.30da dersten çıkıp evime dönüyorum.böylece sana ayıracağım iki saatlik zaman dilimine girmiş bulunuyorum.iki saatlik uyku.
günümün sadece bu iki saatlik kısmında uyuyorum.kendimi huzurlu hissettiğim zamanlar bu iki saatlik uykuma denk düşüyor.

...

ismini bilmediğim bir yerdeyim.seninle gittiğimiz o cafeye benziyor.geniş koltuklar, gülen bir sürü insan.
nargile uzatıyor.bilirsin pek sevmem.
ama bu defa birşeyler beni dürtüyor.
"neyli?" diyorum."çilek-nane" diye cevap veriyor.
"içerim o zaman" diyorum.ağzıma almamla bulunduğum ortamdan kopuyorum.sanki farklı bir boyuta geçiyorum.oturduğum koltuğa daha fazla yayılıp bu anın tadını çıkartmak istiyorum.
dudaklarımda hissettiğim tat tuhaf bir şekilde bana tanıdık geliyor.sarsılıyorum.
iyice içime çekiyorum.bütün vücudumun bu tatla sarsılmasına izin veriyorum.
uzun zamandır ilk defa bu kadar huzurlu olduğumu hissediyorum.
ağzımdan çıkan dumanlarda seni görüyorum.seni gördükçe daha fazla içime çekiyor, daha çok duman çıksın istiyorum.artık her taraf sen.
gördüğüm herşeyi sana benzetmeye başlıyorum.bu duygu başlarda hoşuma gidiyor.

ancak..
eve dönmek istiyorum.yolda gördüğüm pek çok kişiyi sen sanıp heyecanlanmak beni mutlu etse de, gördüğüm kişinin sen olmadığını anlayınca derin bir acı ve yalnızlık hissediyorum.
yine sen sandığım biri yüzünden karşıdan karşıya geçerken bir arabanın korna sesiyle irkiliyorum.insanlar çığlık atıyor.hemen toparlanıyorum.iyiyim.hızlı adımlarla oradan uzaklaşıp evime gidiyorum.
hızla küçük kutumu açıp içini kokluyorum.fotoğraflara bakıp, öpüyorum.ardından üstündeki etiketini ilk gün yırttığım minik su şişesine sana bakar gibi bakıyorum.seni öper gibi öpüyorum.yine o bildik tat.tıpkı içtiğim nargilenin tadı gibi.sen gibi...
ardından sanki çok mutluyum ve sen hayatımda yokmuşsun gibi yapmaya devam ediyorum.arkadaşlarımın sevdikleriyle olan problemlerine yardımcı olmaya çalışıp, kendime daha fazla acıyorum.
çünkü insanlar konuşuyor.aşık oluyor, kavga ediyor, acı çekiyor; ardındansa birbirlerine daha fazla aşık olup birbirlerine daha sıkı sarılıyorlar.mutlu son.
biz ise susuyoruz.kısacık mutluluklar yaşayıp, çok aşık(-mış) gibi davrandıktan sonra, hiçbir şey olmamış ve çok iyi iki arkadaş(-mış) gibi birbirimize başka insanlardan bahsedip, olağan konuşmalarımızı yapıyoruz.
böyle olması gerektiğini bir tek biz biliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

sophie