18 Eylül 2008 Perşembe

hatırlıyorum..

Ona sarılmak içimdeki fırtınaları durdurmak yerine coşturuyordu. Ona sarılmak yatıştırmıyor, onu kucaklamak gevşetmiyordu. Tahrik eden, baştan çıkartan, bir türlü ele geçirilemeyen, albenisi biraz da bu gizeminde saklı insanlardandı. Onu ele geçirmek yalnızca güç değildi, aynı zamanda insafsızlıktı, çünkü ele geçirilince eriyip kaybolacağı besbelliydi. Julien bir erkekte yatıştırıcı, yumuşak, sakin rüzgarlar arayan kadınlara göre olmadı hiç. Bense ne aradığımdan henüz emin olamayacak kadar "çocuk"tum.

...

Başımı kaldırdığımda Julien'in hüzünlü kumral gözleriyle karşılaştım. Sevgiyle bakan iri kahverengi gözler... O bana acıyarak, koruyarak bakmadı hiç. Onun bakışlarında hep, "yanında olacağım, seni anlayacağım, ama sana ait olmayacağım" altyazıları okudum ben.

Çünkü o hala kendini bir "başka"sına aitmiş gibi hissediyordu. Söyleyemese de hissediyordum.Biliyordum.
Bazı zamanlarda "hissetmek", "bilmek"ten çok daha acı verebiliyormuş.


Bu yüzden..

Teşekkürler Julien..

Teşekkürler "başka"sı..
Teşekkürler cep telefonunu yaratan insan..
Teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

sophie